17 Kasım 2015 Salı

Homoseksüel kavramı

Homoseksüel kavramı homoseksüel üzerinde yapılan ilk incelemeler, bu davranışın doğuştan gelen bir sinir soysuzlaşmasını (degeneration) gösterdiğini kabul etmeye yol açmıştı. Doktorların, homoseksüel kimselere ilkönce sinirliler ya da sinirli gibi görünenler arasında rastlaması da bu kabule uygun düşüyordu. Bu düşünce birbirinden ayrı ele alınması gereken iki unsur taşımaktadır. Bu unsurların birincisi "doğuştanlık", ikincisi soysuzlaşmadır.

Homoseksüel Kavramı ve Soysuzlaşma

Homoseksüel kavramı ve soysuzlaşma. "Soysuzlaşma" terimini, yerli yersiz kullanılmış olmasından ötürü eleştirebiliriz. Traumatik ya da bulaşıcı hastalıklardan gayri her çeşit hastalığın soysuzlaşmadan ileri geldiği söylenmiştir. Homoseksüel kavramı nitekim Magnan'ın soysuzlaşmışlar (dejenereler) sınıflaması, bu kavramı, sinir faaliyetinin en genel biçimlerime uygulanabilecek hale sokmuştur. Bu durumda, "soysuzlaşma" kavramının hâlâ kullanılıp kullanılamıyor cağı ya da yeni bir anlam taşıyıp taşımadığı sorulabilir. Şu iki durumda soysuzlaşmadan söz açmamak daha doğru olur gibi görünüyor:
1) Normalden uzaklaşan çeşitli sapışlar yoksa.
2 Yaşamak ve çalışmak güçleri genel olarak bozukluğa uğramamışsa homoseksüel, bu anlamda soysuzlaşmış kimseler olmadıkları şunlardan da bellidir:
1) Başka bakımlardan herhangi bir normalden uzaklaşma göstermeyen kimselerde homoseksüel görülüyor.
2) Zihnî çalışma bakımından kusursuz olan, hatta zekâ bakımından büyük gelişme, ahlâk bakımından derin kültür göstererek başkalarından ayrılan kimselerde de homoseksüel rastlanıyor
3) Klinik deneyler açısından değil de, daha geniş deneyler açısından bakılınca, homoseksüel bir soysuzlaşma sayılmamasını gerektiren iki çeşit gerçekle karşı karşıya gelinir.
a) Kültür hayatlarının doruğuna erişmiş eski uluslarda homoseksüel dediğimiz şeye sık sık rastlıyoruz. Ayrıca, homoseksüel önemli bir kurum (müessese) haline gelmiş olduğunu görüyoruz.
b) homoseksüel, vahşiler ve ilkel ırklar içinde de yaygındı. Oysa soysuzlaşma terimi, genel olarak, yüksek uygarlıklar ve uluslar için kullanılır (1. Bloch). Avrupa’nın çeşitli uygar uluslarında bile, ırk ve iklim farklarının, homoseksüel azlığını ya da çokluğunu ve sapıklığa karşı takınılan tavrı etkilediği görülüyor.

Homoseksüel kavramı ve Doğuştan Gelen Özellik

Homoseksüel kavramı doğuştanlık ancak mutlak homoseksüel, bu özelliğin doğuştan geldiği kabul edilmiştir. B" kabul, mutlak homoseksüel, hayatları boyunca, cinsel içgüdülerinin başka bir yöne çevrilmemiş olduğu konusundaki kendi tanıklıkları üzerine temellen- dirilmiştir. İki yanlı homoseksüel ve özellikle ara sıra homoseksüel gösterenlerin bulunuru, homoseksüel doğuştan olduğunu ileri süren görüşle bağdaşmıyor. Bundan ötürü, mutlak homoseksüel ötekilerden ayırmak eğiliminde olanlar, genel bir homoseksüel kavramını bir yana atmaktadırlar. Böylece, bazı durumlarda, homoseksüel doğuştan olduğunu, bazı durumlarda da başka nedenlerden doğduğunu kabul etmek gerekiyor. Homoseksüel kavramı makalemizin sonuna geldik görüşmek üzere…..
Devamını Oku »

10 Kasım 2015 Salı

Evliliğin ikinci dönemi

Evliliğin ikinci dönemi evlilerin orta yaş dönemine rastlamaktadır. Gerçekte ikinci dönemin önemli sorunlarından biri de orta yaş krizi dediğimiz durumdur. Erkek, bu yaşa kadar meslek hayatında ve ekonomik açıdan belli bir düzeye gelmişse de kendi özel amaçlarını, arzularını yeteri kadar yerine getirememiş olabilir.

Evliliğin İkinci Dönemi ve Bunalım

Evliliğin ikinci dönemi bu durumda erkek bir bunalım içine girebilir, kaybolmaya yüz tutmuş öz güvenini kazanmak için gönül ilişkilerine girebilir. Evlilik ciddi sarsıntılar geçirebilir. Öte yandan menopoza yaklaştığını düşünen kadın da bu durumu üreticiliğinin, kadınlığının, cinsel çekiciliğinin sonu olarak görür. Çöküntü içine girebilir. Karıkoca arasındaki iletişim bozulabilir. Eşler birbirlerine yeteri kadar destek olmayabilirler. Evliliğin ikinci dönemi öte yandan bu dönemde çocuklar da ergenlik dönemi içindedirler veya bu dönemin sonuna varmışlardır. Bağımsızlık isterler. Anne babadan anlayış isterler. Anne babanın evlilik durumundan çoğunlukla etkilenirler. Bu durumda tüm aile üyeleri arasında anlaşmazlıklar çıkabilir.

Evliliğin İkinci Dönemi ve Yaşlılık

Evliliğin ikinci dönemi 50 55 yaşlarında evliliğin son dönemi başlar. Bu dönem çoğu zaman eşlerden birinin ölümüne kadar sürebilir. Bu dönemde çocukların yardımı ile bir arada kalan eşler, çocukların evden ayrılmasıyla duygu ve düşünce açısından birbirlerine yabancı olduklarını görebilirler. Yılların geçmesiyle eşlerin sosyal ve ruhsal alanda ortak yönleri kalmayabilir. Evliliğin ikinci dönemi öte yönden, bu dönemde eşlerin sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Emeklilik ve buna bağlı sorunlar, ekonomik sorunlar görülebilir. Evliliğin sağlıklı olarak yürütülmesi için bazı kurallar vardır. Ancak uygulanmıyor. Sözgelimi, yabancılar arasında iken birbirlerine karşı çok saygılı davranan eşler, bu davranışlarını evde sürdürmezler. Eşler, kendilerini sıkıntıya sokmak istemediklerini ileri sürerler, düşündüklerini söylemekten kaçınmazlar. Eşlerin birbirlerine saygıları ev içinde de devam edebilir. Evliliğin ikinci dönemi öte yandan eşler, sürekli olarak birbirlerinde kusur aramamalıdırlar, birbirlerini kaba bir şekilde tenkit etmemelidirler. Evliliğin ikinci dönemi makalemizin sonuna geldik görüşmek üzere…..
Devamını Oku »

3 Kasım 2015 Salı

Odipus kompleksi

Odipus kompleksi evresinde çocuğun karşı cinsten ebeveyne sevgiyle bağlandığını, buna karşılık kendi cinsinden olan ebeveyniyle ilişkisinin ağırlıklı olarak düşmanca olduğunu görürüz. Oğlan çocuğunda bunu açıklamak zor değildir. Odipus kompleksi ilk sevgi nesnesi annesidir, öyle de kalır ve çocuğun güçlenen erotik arzularının ve babasıyla annesi arasındaki ilişki konusundaki derinleşen iç gözleminin bir sonucu olarak babası onun için bir rakip olup çıkar.

Odipus Kompleksi Küçük Kızlar

Odipus kompleksi küçük kızda durum farklıdır.
Onun da ilk nesnesi annesidir. Peki babasına yönelmesini sağlayan yolu nasıl bulur? Annesinden nasıl, ne zaman ve neden uzaklaşır? Kız çocuğunun, yeni bir bölge vajina uğruna başlangıçta ağırlıklı örgensel bölgesi olan şeyden [klitoristen] vazgeçmek gibi bir olgunun kadın cinselliğinin gelişimini karmaşık hale getirdiğini uzun zaman önce anlamıştık. Ama şimdi bize öyle geliyor ki kadının gelişimi açısından aynı ölçüde tipik ve önemli olan aynı türden ikinci bir değişme daha vardır: başlangıçtaki nesnesini annesini babasıyla değişmesi. Bu iki değişmenin birbiriyle ne tür bir ilişki içkide olduğu bizim için henüz netlik kazanmış değil. Babalarına güçlü bir bağlılık sergileyen birçok kadın olduğu çok iyi bilinmektedir bunun nevrotik olması da gerekmiyor. Kadın cinselliği konusunda belli bir görüşü benimsememe yol açan burada sunacağım işte bu kadınlar üzerinde yaptığım gözlemlerdir. Her şeyden önce iki olgu dikkatimi çekiyordu. Bunlardan ilki, kadının babaya olan bağlılığının özellikle yoğun olduğu durumlarda analizin bunun öncesinde anneye karşı ayın ölçüde yoğun ve tutkulu bir bağlılık evresinin yaşandığını göstermesidir.

Odipus Kompleksi ve Sevgi

Odipus kompleksi ve sevgi nesnesinin değişmesinin dışında ikinci evre kadının erotik yaşamına yeni bir özellik pek katmıyordu. Annesiyle olan temel ilişkisi çok zengin ve çok yönlü bir temele oturuyordu. İkinci olgu ise bu bağlılığın süresinin de büyük ölçüde göz ardı edildiğini düşündürüyordu. Birkaç olayda bu, dördüncü birisinde beşinci yıla kadar devam etmişti, bu nedenle ilk çocukluktaki cinsel çiçeklenme döneminin en uzun kısmını kaplıyordu. Gerçekten de bazı kadınların annelerine yönelik ilk bağlılıklarına takılı kaldıklarını ve erkeklere karşı hiçbir zaman gerçek bir yöneliş geliştiremedikleri gerçeğini hesaba katmamız gerekti. Böyle olunca kadınlardaki Odipus öncesi evre şu ana dek yüklemediğimiz, bir önem kazanmaktadır. Odipus kompleksi makalemizin sonuna geldik görüşmek üzere…..
Devamını Oku »